(KOS Medya – 3 Mart 2015)

Üniversite yıllarından beri ekoloji alanında çalışmalar yapan Filiz Yavuz’un ilk kitabı Beni “Akkuyular”da Merdivensiz Bıraktın yayınlandı. Kitap, Türkiye’de yeniden ve daha hararetli bir şekilde gündeme gelen nükleer santral konusunu, herkes için anlaşılabilir bir şekilde anlatıyor ve enerji konusu her gündeme geldiğinde ortaya atılan nükleer enerji önerisinin olumlu ve olumsuz iki tarafını da değerlendirmek konusunda önemli bir tartışma yürütüyor.

filiz

Yavuz, kendi çocukluğundan, yani Çernobil felaketinden başlayarak nükleerle ilgili yaşayıp hissettiklerini okuyucuyla paylaşmayı ihmal etmemiş: “Anne-babam bir gün aniden çay içmemi yasakladı benim. (…) Daha önce hiç duymadığım kelimeler arasından “kaza”yı seçebildim bir tek. Bir de “Çernobil” hoşuma gitmişti, cafcaflı bulmuştum kelimeyi. Bütün o konuşmadan anladığım çayın içinde tıpkı çamaşır suyu gibi bir şey vardı. İçersem ölürdüm. İşte o madde de Çernobil’di.”

İstanbul Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarında, ders aldığı öğretim üyeleri sayesinde nükleer enerji konusunda etraflı bilgi ve fikir sahibi olan Filiz Yavuz, kitabın tohumlarının o yıllarda nasıl atıldığını şöyle anlatıyor: “Nükleere hayır! Bu iki kelimeyi de kantinde yaptığım sol tahsil sırasında itinayla tekrarlamışlığım, nedenini pek kimsenin ilgisini çekmese de ısrarla anlatmışlığım çoktur. İşte o ısrarım hâlâ sürüyor. Bu kez kantindekilere değil de herkese söz söylemek; o merdivensiz bırakılmış kör kuyunun dibinin nasıl balçık dolduğunu anlatmak niyetindeyim. Bu kitap o kör kuyunun nasıl merdivensiz bırakıldığının hikayesidir zira.”

Kitabın dert edindiği meselelerden belki de en önemlisi Türkiye’nin nükleer macerasındaki ikinci perdenin, yıllar sonra “tarih” kategorisinde -di’li geçmiş zaman ile değil de “güncel” kategorisinde şimdiki zaman ile anlatılması.

Beni “Akkuyular”da Merdivensiz Bıraktın’ın, “Nükleer iyidir” ve “Nükleer kötüdür” diyen ve iki taraf arasında kime inanacağını bilmeden bakakalan herkese diyecek bir sözü var.

Kitap, “merdivensiz bırakılmış” dibi balçık dolu kör kuyuya merdiven uzatmayı öneriyor. Nükleer enerji meselesine sadece enerji ve ekonomi temelli yaklaşımlar üzerinden değil yaşam üzerinden bakalım, nükleer enerjiyi, tartışmalarda sıkça duyduğumuz argümanlarla ve egemenlerin diliyle değil meselenin en önemli unsurları olan katılım, kaza riski ve atık sorunları üzerinden yaşamın diliyle tartışalım, diyor. Ve elbette nükleer güç santrallerinin kuruldukları takdirde Sinop ve Mersin’i nasıl etkileyeceğini anlatarak bölge halkının sesine aracılık etmeyi amaçlıyor.

Niras ve BBC Media Action ortaklığındaki “Objective” isimli araştırmacı gazetecilik programının desteğini almış olan Beni “Akkuyular”da Nükleersiz Bıraktın, hayati derecede önemli, güncel bir mesele hakkındaki ender ve bir o kadar da önemli bir çalışma…

kuyukü