(Ersin Kiriş – Politeknik – KOS Medya – 5 Haziran 2015)
Milliyet’te dün yayınlanan “Beyaz baretli melekler” başlıklı haber, 3. Havalimanı katliamı lehine yapılmış-yaptırılmış bir halkla ilişkiler haberidir… Haberin tümünü sayfalarımızda yayınlamayı uygun ve gerekli görmüyoruz… Keza bu mühendislerin “kişisel” beyanatlarının, toplumsal olarak içinde bulunduğumuz ruh sağlığını daha da kötüye götürmeye aday olduğunu düşünüyoruz… Haberde yeralan ve tarihe kara harflerle yazılacak “beyanatları” bu sayfaya kopyalayarak, kendisi de mühendis olan arkadaşımız Ersin Kiriş’in yazısıyla sizi başbaşa bırakacağız… Eline sağlık Ersin…
Sözkonusu “Melek”lerden bazı inciler şöyle;
“İşyerim ile lojman arasındaki mesafe sadece 2 dakika. Trafik stresi, hava kirliliğine maruz kalmıyorum”
“Boş, çorak bir araziye girip sonrasında yapılar inşa etmek insana ayrı bir mutluluk veriyor.”
“Dünyanın en büyük havalimanı projesinde yer almak tüm problemleri unutturuyor.”
“Kaplumbağalar da proje sahasının dışındaki doğal ortamlara taşındı.”
“Kadınların titiz ve detaycı yanları 3. havalimanı projesi açısından büyük önem taşıyor.”
…
Siz neyin meleklerisiniz?
Bir inşaat mühendisi olarak “1.5 yıldır devam eden ve yüzlerce çalışanı olan dev projenin gizli kahramanları” diye başlayan haberi okuyordum. 3. Havalimanı inşaatında çalışan mühendis, mimar, plancılardan, ‘meslektaşlarım’dan, beyaz yakalılardan övgüyle bahsediyordu, mühendislerin kendi demeçlerinin de yer aldığı haber. Kahramanlığın hiçbir parametreyi gözetmeksizin ‘en büyüğü’ yapmak olmayı sananlar güzelliyordu yürütülen çalışmaları. İçine adım bile atamayacağınız kadar sık, alabildiğine nemli ve yeşil bir ormanı, ekosistemi yok edenleri ‘Tozlu şantiye sahasında her zorluğun üstesinden gelen ve gecesini veren melekler’* olarak tanımlayıp cennetten cehennem yaratanlara hakkını vermemiz bekleniyordu.
Aynı iş kolunun bir parçası olarak, inşaat mühendisi olarak sordum kendime. Kimin melekleriydi onlar? Betonarme dersinde aynı sıraları paylaştığım ama üniversiteyi bitirdikten sonra İstanbul’un geleceğinin üstüne betonu döken sıra arkadaşlarım, yok ettikleri tarım arazileriyle, tek geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan Yeniköylülerin mi melekleriydi? “Meralarımızı şantiyeye döndürdüler” diyen Mustafa amcanın mı melekleriydi? Doğdukları, büyüdükleri, geçimini sağladıkları bahçelerini dinamitlerle hafriyat alanına çevirdikleri Zehra teyzenin mi melekleriydiler? Yıllardır işledikleri mısır, buğday tarlalarını yok edip “tohumları taşıyoruz” diyerek dalga geçtikleri Ayşe teyzenin mi? Yüz metreye yaklaşan devasa dolgu alanlarında kullanılmak üzere sahilindeki tonlarca kumu çalınan Ağaçlı köylülerinin melekleri miydiler?
Hiç olmaması gereken bir yerde birilerinin rantı için başlatılan şantiyenin ‘melekleri’ ve ‘kahramanları’. İstanbul’un yaşam kaynağı Kuzey Ormanları’nda binlerce ağacı keserek oluşturulan şantiyede “Hava kirliliğine maruz kalmıyorum”, “Boş çorak bir araziye girip sonrasında yapılar inşa etmek insana ayrı bir mutluluk veriyor” diyebilecek kadar pervasızlaşan ‘melekler’. AKP’nin her kamu ihalesinin altından çıkan Cengiz-Mapa-Limak-Kolin-Kalyon ortaklığı tarafından 76.5 kilometrekarelik alanda yürütülen 3. Havalimanı projesinin yürütücüleri. Belki de hiç tamamlanmayacak bir çılgın katliam projesini ‘kariyer’ denen illet için yaldızlı harflerle süsleyenler en çok acıttı içimi.
Maslaktaki fakültemin en çalışkan öğrencisi değildim şüphesiz. Her dersin hakkını verdiğim söylenemezdi. Ancak mezun olurken ettiğimiz mühendislik yemini bana neyin içinde bulunmamam gerektiğini çok iyi özetliyordu. “Bana verilen mühendislik unvanına daima layık olmaya, onun bana sağladığı yetki ve yüklediği sorumluluğu bilerek, hangi şartlar altında olursa olsun onları ancak iyiye kullanmaya, yurduma ve insanlığa yararlı olmaya…” diye devam eden yeminin içinde Zehra teyzenin, Mustafa amcanın ve onlarcasının yaşamının ortasına viyadük, yol, havalimanı, rezidans, termik santral yapmak olmadığını iyi öğrendim.
Belki ‘melek’ olamadım, ‘kahraman’ olamadım ama henüz geçtiğimiz hafta sonu Yeniköy’de düzenlenen eylemde yaşam alanları elinden gitmesin diye çırpınan Mustafa amcanın sesi olabildim. Zehra teyzeyle, Ayşe teyzeyle sohbet edebildim. Bir inşaat mühendisinin kendi mücadelesinin tarafı olduğuna inanmakta zorlanan Mustafa amcada değildi suç. Mesleki sorumluluklarını görmezden gelerek mesleğimizi itibarsızlaştıranlarda, mesleki hizmetlerimizi halka karşı yapanlarda, gazetelerde genç mühendislere 3.Havalimanın’da çalışmaya çağrı yapanlarda bu suç.
Sözümüz olsun Kuzey köylülerine.. ‘Melek’lere, ‘kahraman’lara rağmen halkın mühendisleri o topraklara sadece o toprakları savunmak için ayak basacak.
Halkın mühendisleri, mimarları, plancıları adına bir çağrım da var: 3. köprünün, 3. havalimanının mimarı, mühendisi, plancısı olmayalım, mesleğimize, onurumuza, geleceğimize sahip çıkalım!
*Haberde melek tanımı 3. havalimanı şantiyesinde çalışan kadın işçiler için yapılıyor.(http://www.milliyet.com.tr/beyaz-baretli-melekler-gundem-2069517/) Haber, şantiyede kadın çalışanlarının varlığı ile projeye itibar kazandırmayı amaçlıyor. Kadın işçilerin sorunları ve istihdam alanlarındaki pozisyonlarıyla ilgili değerlendirme yapmadan, şantiyedeki tüm mühendis, mimar, plancıları için bu yazım.