(Lüleburgaz Görünüm / 19 Mayıs 2016)

Lüleburgazlı çevre gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, Vize’nin Küçükyayla köyünde kurulan 19 rüzgar türbini ile ilgili görüştüğü Doç. Dr. Osman Akdemir’in rüzgar santralinin çıkardığı seslerin ‘Çin işkencesi’ gibi olduğunu söylediğini aktardı.

Dedeoğlu, Küçükyayla’da yok olan yeşil alanların boyutunun ‘Google Earth’te yayınlanan görüntülerde ortaya çıktığını söyledi.

Dedeoğlu şunları söyledi; ‘Bilindiği üzere Küçükyayla köyüne 19 tane rüzgar türbini kuruldu. Neden 19 tane derseniz, sayı 20 olsaydı, çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci gerekli olacak iken, 19 türbin için ÇED gerekli değildir raporu alınarak bu süreç aşılmış. Bu projenin ilk aşamasında kurulumu planlanan türbinler 1 mw gücünde iken daha sonra plan değiştirilmiş ve 3,2 mw gücünde türbinler kurulmuş. Anlaşıldığı kadarı ile bu konuda “olur” verecek kişilere 1 mw’lık türbinler örnek olarak gösterilmiş. Bu türbinlerin çevreye zararı yoksa neden bu şekilde “çevresinden dolanma” yoluna gidiliyor?’

‘AVRUPA’DA KARAYA KURMAK YASAK’

Dedeoğlu, rüzgar türbinlerinin çevreye yaydığı seslerin Doç. Dr. Osman Akdemir’in tabiriyle ‘Çin işkencesi’ gibi olduğunu belirterek; ‘Çevreye verdiği elektromanyetik etki ve yaydığı ses altı (infrasonud) dalgalara ise hiç değinilmiyor ve köyde ölçümleri dahi yapılmamış. Burada yaşayan canlıların hangi düzeyde elektromanyetik ve infrasound etki altında kaldıkları bilinmiyor. Adı geçen bu etkilerin sağlık açısından son derece olumsuz sonuçlara yol açtığı bilimsel olarak ortadadır ve insanların bunları ilk anda hissetmeden daha sonra zararlarını görmeleri muhtemeldir.

Rüzgar türbini sendromu (wind turbine syndrom) olarak adlandırılan bu durum nedeniyle birçok ülkede RES’lerin, bırakın yaşam alanlarının uzağına kurulmayı, karaya dahi kurulmalarına izin verilmiyor. Avrupa’da birçok ülkede karasal türbinler kaldırılıyor. Küçükyayla’da ise yaşam alanlarına 1,5 km’den daha yakın türbinler var. Şu anda rüzgar kuvvetlice estiğinde, geçen yolcu jetlerini andıran ses yüzünden insanlar bahçelerine çıkamıyor. Gece sessizliğinde ise durum çok daha kötü bir hal alıyor ve pencere dahi açılamıyor. Evinizde otururken ve yemek yerken gözünüzün önünde sürekli dönen devasa pervaneleri görmek zorunda kalmak ise resmen işkence’ dedi.

 ‘ORMANLARIN DURUMU İÇLER ACISI’  

Dedeoğlu; ‘Diğer taraftan türbinlerin kurulduğu yerde ve aralarındaki yollarda toprak tabakası kazınarak yok ediliyor. Altında bulunan çıplak kaya katmanı ortada kalıyor. Artık bu kaya üzerinde bırakın ağaç dikilmesini neredeyse ot bile yetişmiyor. Buraları aynı zamanda yer altı ve yer üstü su kaynaklarını besleyen önemli alanlar. Yağan yağmur, bitkiler ve toprak olmadığından süzülerek kayanın içine geçemiyor, yer altı su kaynaklarına katılmıyor ve akıp gidiyor. Yok olan yeşil alanların boyutu, bu bölgenin iddia edildiği gibi niteliksiz orman alanı olmadığı ve tam tersine düzenli bir saha olduğu  “Google Earth” ile çok kolay görülebilir ve aynı program ile önceki tarihlerdeki durumuyla karşılaştırılabilir. Durum gerçekten içler acısı’ şeklinde konuştu.

‘DÜĞÜN SALONUNA KARŞILIK RES’

Dedeoğlu son olarak; ‘Köye RES kurulurken vatandaşlara; buradan elektrik verilerek faturalarının azalacağı, kesilen ağaçların yerine daha fazlasının dikileceği hatta köye düğün salonu hediye edileceği vaat edilmiş. Madem RES’lerin yaşam alanlarına yakınlığının hiçbir zararı yok, o zaman insanlar neden kandırılmak isteniyor? RES’lere ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına elbette karşı değiliz ve destekliyoruz. Fakat yaşam alanlarına uzak ve çevreye zarar vermeden kurulmaları gerekli. Küçükyayla köyünde yaşayanlar sadece yaşam alanlarına yakın RES kurulmamasını, orman, tarla ve meraların zarar görmemesini, köye yakın olan pervanelerin de kaldırılmasını istiyor. Bu son derece net, anlaşılabilir ve insani bir talep.  Sağlıklı bir çevrede yaşamak insanların en doğal ve anayasal hakkı değil mi?’ dedi.