Kuzey Ormanlarının önemli doğa alanlarından biri olan Kapıdağ Yarımadası RES şirketlerine teslim edildi. Yıllardır süren kıyım RES’lerin havadan görüntülenmesi ile gözler önüne serildi.
Gazete Duvar’dan Cihan Başakçıoğlu’nun haberine göre , İlk olarak 14 yıl önce Kapıdağ bölgesinde EPDK’dan rüzgâr santralleri için lisans alınırken, 2006 yılında ise İlhan Mahallesi güney tarafında RES’lerin 14 tanesi faaliyete geçti. 2014 yılında ise 4 RES lisansı ile Klapse Tepesi’ne de 7 RES lisansı alındı, ancak bölgedeki RES yoğunluğu nedeniyle yalnızca iki tanesinin yapılmasına karar verildi.
Söz konusu projeler ile 140’ın üzerinde tıbbi değeri olan bitkinin yanı sıra kayın, kestane, meşe, ıhlamur gibi yüzlerce tür ağacın yaşamı da hiçe sayılırken, gelinen aşamada RES’lerin en çok oksijen üreten ağaç cinsi olarak bilinen kayınların olduğu bölgeye doğru ilerlediği görüldü. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Erdek Belediye Başkanı Hasan Yapakçı da RES’lerin Kapıdağ Yarımadası ekolojik yaşamını olumsuz etkilediği kanaatinde. Kapıdağ Yarımadası’nın rüzgâr enerjisi potansiyeli olarak seçilmesinin büyük bir yanlış olduğunun altını çizen Yapakçı, “Rüzgâr Enerji Santralleri yüksekliği yaklaşık 140 metreyi bulan yükseklikle, bunların oluşturduğu yüksek ses ve manyetizma ile birlikte kanatlı hayvanların göç etmesi demektir. Enerji gerekli ama yer seçimi uygun değil. Bence Kapıdağ ormanları olmamalı. Ormanın olmadığı, insanların az olduğu yerler seçilmelidir. Canlı hayatı olmadıktan sonra enerjinin ne kıymeti olabilir ki. Bundan sonraki tüm mücadelemiz Kapıdağ’a rüzgâr enerjisi ile ilgili yatırım yapılmamasıdır. Kapıdağ Yarımadası enerjiye, madene harcanamayacak kadar önemli alandır” dedi.
Edremit Çevre Platformu Sözcüsü Kubilay Öztürk,, “Edremitliler, bugünlerde aynı ilin farklı bir kıyısında olup bitenleri yakından izliyorlar. Zira, Erdek’te Kapıdağ Yarımadası bölgesinde inşa edilecek RES’ler nedeniyle, dağların ve ormanın nasıl katledildiği, canına okunduğu bizler için ibretlik bir durum.” Öztürk, Kapıdağ’da yaşanan benzer RES uygulamalarının diğer kıyı olan Eybek Dağı’nda da devam ettiğini ve duyarlı yurttaşlar ile ekoloji aktivistlerinin hukuk mücadelelerinin sürdüğünü belirti. Fransız ve Kanada ortaklı Polat Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin, Eybek Dağı’nda gerçekleştirmek istediği Duygu RES Projesi’ne karşı İdare Mahkemesi’nde açılan iptal davası kaybedilecek olursa Eybek Dağı’nda da benzeri bir katliam yaşanacağını söyleyen Öztürk, RES’lere karşı yıllardır bölgede verilen mücadeleye dikkat çekti. Öztürk, “Pes etmeyeceğiz, ormanlarımızı ve su kaynaklarımızı savunacağız sonuna kadar. Kapıdağ’da olanların, bir kere de Eybek’te tekrar edilmesine engel olacağız. Enerji lazımsa, başka kapıya diyeceğiz. Çünkü hangi açıdan bakılırsa bakılsın biz haklıyız” dedi.
Kapıdağ’da ilk lisans 14 yıl önce verildi. 2006 yılında 14 RES faaliyete geçti. 2014 yılında ise 4 RES lisansı ile Klapse Tepesi’ne de 7 RES lisansı alındı, ancak bölgedeki RES yoğunluğu nedeniyle yalnızca iki tanesinin yapılmasına karar verildi.
Erdek Gazetesi’nde yer alan habere göre 50 milyon Euro maliyet ile yapılacak RES’lerin 40 milyon euro’luk kısmı makina ekipman bedeli olarak, rüzgar türbini üreten küresel sermayeye gidiyor. Her bir türbin için 3 milyon euro küresel şirketlere ödeniyor.
ÇED süreçleri hülle yoluyla aşılıyor
Projelerin kapasite büyüklükleri “ÇED Gerekli Değildir” kararı alınmasına uygun olarak lisanslandırılıyor. ÇED Gerekli Değildir kararı alınması aşamasında şirket tarafından verilen tahahhütlere uyulup uyulmadığı ise denetlenmiyor. ÇED raporlarında belirtilen alanlar dışında inşaatlar devam ediyor. Kapıdağ RES projesinde 18,5 dekarlık ormanın tahrip edileceği ifade edilmesine karşın açılan yollar ve ÇED raporu dışında inşa edilen türbinlerle çok daha büyük bir orman alanı kıyıma uğradı.



KAPIDAĞDA KÜRESEL OYUNLAR
Erdek Doğuş Gazetesi haberinde bir noktaya daha dikkat çekiliyor.
Elektrik üretimi için hangi kaynak seçilirse seçilsin, elektrik üretimini yapan makinalar küresel sermayenin sahibi olduğu fabrikalar tarafından yapılıyor. Küresel sermaye üretiği santralleri satabilmek için kredi açar, santrallerini teknolojisi kendisinde kalması kaydı ile satar. Her 15-20 yılda bir elektrik enerjisi üretimi için kaynaklar küresel sermayenin girişimleri ile değiştirilir. Bu nedenle ülkemiz modası geçen santraller (diesel, fuel oil, doğalgaz) mezarlığına dönmüştür. Küresel sermaye bu dönemde, çevresel duyarlılık bahanesi ile Rüzgar Elektrik Santralleri ve Güneş Elektrik Santrallerini pazara sürmektedir. Pazarda satış yapabilmek için ilk adım ihtiyaç duygusu yaratmak, bir sonraki adım ise ihtiyacı karşılayıcı olarak pazara ürün sürmektir. Günümüzde çevresel duyarlılığın geçmişe nazaran üst seviyede olması RÜZGAR ve GÜNEŞİN elektrik enerjisi üretim kaynağı olarak tercih edilmesini sağlamıştır.